Manisa ve
yöresinin tarih öncesi ile ilgili pek bilgi yoktur. Salihli Sindel Köyü’nde
bulunan Paleolitik Çağ’a (Yontma Taş Devri) ait fosil ayak izleri yörede insan
topluluklarının yaşadığını kanıtlayan ve yaklaşık 26.000 yıl öncesine
tarihlenen buluntulardır. Kırkağaç Yortan Köyü’nde bulunan mezarlar ise, farklı
bir mezar kültürü olan Tunç Devri’ne aittir.
Hermessos ve
Kaikos ya da bugünkü adıyla Gediz ve Bakırçay vadilerinde kurulmuş olan
Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar) bölgede bilinen ilk yerleşimlerdir.
Manisa’nın,
Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’ndeki Pelion Dağı civarından göç eden Magnetler
tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Bölge M.Ö. 1450-1200 yıllarında
Hititlerin etkisinde kalmıştır. Kybele bereket tanrıçası kabartması yöredeki
Hitit varlığın göstermektedir. M.Ö. 1200’lerde ise Lidyalılar gelmiş ve
Kızılırmak’a kadar bütün Batı Anadolu’ya egemen olmuşlardır. Tarihte, devlet
güvencesinde ilk parayı basan Lidya Krallığı’nın başkenti bugünkü Sardes (Sart)
şehriydi. Paktalos (Sart) Çayı’ndan çıkarılan altın madeni ile ünlüydü. Lidya
Krallığı gücü ve zenginliğiyle ünlü son Kral Krezüs’ün adıyla özdeşleşmiştir.
Ancak M.Ö. 546 yılında Persler tarafından yıkılmıştır. İrili ufaklı çok sayıda
tümülüsün yer aldığı Bintepeler Mevkii bu devri simgeleyen eserleri
barındırmaktadır.
Bölge; M.Ö. 546
yılından M.Ö. 334 yılına kadar Pers egemenliğinde kalmıştır. Sardes bu dönemde
de önemli bir ticaret merkezidir. M.Ö. 334’de Trakya üzerinden Anadolu’ya geçen
Büyük İskender, Pers ordularını yenerek Suriye’ye doğru ilerlemiş ve Pers
egemenliğine son vermiştir. Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra
satraplıkların birbirleriyle mücadelesi M.Ö. 301 yılında İskender
İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir.Bu döneme ait en önemli eser Sardes
Örenyeri’ndeki Artemis Tapınağı’dır.
Daha sonra Bölge
Bergama Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. Bölgenin önemli kentlerinden
Philadelphia’ya (Alaşehir) ismini dönemin krallarından II. Attalos Philadelphos
vermiştir. Bergama Krallığı III. Attalos’un ölümünden sonra (M.Ö. 133),
vasiyeti üzerine Roma İmparatorluğu’nun yönetimine devredilmiştir. M.S. 17
yılında meydana gelen büyük depremde bölgedeki Magnesia, Thyateira,
Philadelphia ve Sardes gibi bütün yerleşimler büyük ölçüde yıkılmışsa da
İmparator Tiberius’un katkılarıyla yeniden inşa edilmiştir.
Roma döneminde
bölgede üretim ve ticaret canlanmış, Gediz ve Bakırçay vadilerinde mevcut
tarımsal ürünlere yeni çeşitler eklenmiştir. M.S. 395 yılında Teodisius’un
imparatorluğu iki oğlu arasında pay etmesiyle Manisa ve çevresi Doğu Roma yani
Bizans İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın batıya
doğru yayılmasında, Philadelphia, Sardes ve Thyateira kentlerinin önemli rolü
olmuştur. Magnesia da bu dini ilk benimseyen kentlerden olmuş sonra da önemli
bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
İstanbul 1204
yılında Latinler tarafından işgal edilince imparatorluk merkezi İznik’e
taşınmıştır. İmparator Iannes Ducas Vatatzes’in otuz yılı aşkın bir süre
oturması sebebiyle Magnesia ekonomik, sosyal ve stratejik açıdan Batı
Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biri haline gelmiş ve imparatorluk merkezi
görevini üstlenmiştir. İmparator 1255 yılında Manisa’da ölmüş ve buraya
gömülmüşse de mezarının yeri belli değildir. Sardes, Philadelphia, Thyateira ve
Magnesia Kalesi kalıntıları Bizans döneminden kalan kalıntılardır. 1261 yılında
İstanbul Latinlerden geri alınınca Manisa önemini yitirmiştir.
Manisa 1313
yılının 25-26 Ekim’ine tekabül eden Regaip Kandili gecesi Alpagı oğlu Saruhan
Bey komutasındaki askerler tarafından fethedilmiş ve Saruhanoğulları Beyliği’nin
merkezi haline getirilmiştir. 1346 yılında ölen Saruhan Bey’in türbesi şehrin
merkezindedir. Yerine önce oğlu İlyas Bey, onun ölümüyle de İshak Çelebi bey
olmuş ve beyliğin en ihtişamlı dönemlerini yaşatmıştır. Ulu Camii ve Medresesi,
Mevlevihane ve Çukur Hamam gibi birçok eseri İshak Çelebi şehre kazandırmıştır.
Tahminen 1390 yılına doğru vefat etmiş ve kendi yaptırdığı türbesine
gömülmüştür.
Manisa 1391
yılında Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara
Savaşı sonrası Timur bölgeyi yeniden eski sahiplerine iade etmiştir. 1412
yılında ise Çelebi Mehmed kesin olarak Manisa’yı Osmanlı egemenliği altına
sokmuş ve Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim haline getirmiştir. Manisa
1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi
kazandıkları önemli siyasi merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu dönemde II.
Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III.
Mehmet ve I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da
içerisinde olduğu 16 şehzade Manisa’da sancakbeyliği yapmışlardır.
Bu dönem zarfında
Manisa’da şehzadeler ve maiyyetlerindekiler cami, medrese, han, hamam, imaret,
çeşme, hastane, köprü ve kütüphane gibi birçok vakıf eserleri yaptırmışlardır.
Bunların bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiştir. II. Murad’ın yaptırmış olduğu
başta Saray-ı Amire olmak üzere birçok eser ise zamana yenik düşmüştür.
16. yüzyıl
sonlarına kadar genelde sakin olan Saruhan Sancağı’nda bu tarihten sonra bütün
Anadolu’da olduğu gibi eşkıyalık hareketleri görülmeye başlar. Yaklaşık iki
asır devam eden eşkıya, suhte (medrese öğrencisi) ve sipahilerin yağma ve
talanlarından bölge büyük zarar görmüştür. 18. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren bölgeye hakim olan Karaosmanoğulları bu tür hareketleri büyük ölçüde
sona erdirmiştir.
Mondros
Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanılarak 15 Mayıs 1919’ da bölgede Yunan işgali
başlar. İşgal sırasında Manisa Merkezde İstihlâs-ı Vatan, Cemiyet-i Müderrisîn,
Demirci’de Müdafa’a-i Hukûk-u Osmânî, Gördes’de Hareket-i Milliye Teşkilatı,
Kırkağaç’da İstihlâs-ı Vatan, Kula’da Redd-i İlhak, Soma’da Müdafa’a-i Hukuk ve
Turgutlu’da Müdafa’a-i Hukûk-u Osmâni adlı Cemiyetler kurularak Yunan işgaline
karşı mücadeleler verilmiştir.
30 Ağustos
1922’deki Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanması üzerin
Fahreddin Paşa komutasındaki kolordu İzmir’e doğru ilerleyerek Yunan direnişini
kırmıştır. İzmir’e doğru kaçan Yunanlılar ve yerli Rumlar kenti ateşe vermiş,
günlerce süren yangında tarihin Manisa’ya kazandırdığı büyük kültürel mirasın
önemli bir kısmı yok olmuştur. Yaklaşık üç yıl Yunan işgalinde kalan şehir 8
Eylül 1922 tarihinde kurtarılmıştır.
1923’de Saruhan
adıyla vilayet olan şehrin adı, 1927 yılında Manisa olarak değiştirilmiştir.
Cumhuriyet döneminde yeniden imar gören Manisa, karayolu ve demiryolu ulaşımı
bakımından önemli bir noktadadır. Zirai, ticari ve sanayi açısından da
ülkemizin gelişmiş illeri arasında bulunmaktadır.